Hedef Varsa Hayat Var!

Türkiye’nin içinde bulunduğu  Akdeniz bölgesi, küresel ısınmadan en fazla etkilenen coğrafyalardan biri. Geçmiş ve günümüzü karşılaştıran  güncel bir araştırmaya göre* ülkemizdeki kurak ve soğuk iklime sahip bölgelerde değişiklik olmaya başladı bile. Dünya genelinde  ise yaşamın bildiğimiz haliyle devam edebilmesi küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5 derecede sınırlanmasına bağlı. 

İklim değişikliğinin etkilerini her gün seller, kuraklık ve yangınlarla deneyimlediğimiz ülkemizde, iklim krizine karşı bizi daha dirençli hale getirecek ve  zengin biyoçeşitliliği ve doğal sistemlerin korunmasını sağlayacak etkili bir iklim hedefine ihtiyacımız var. 

* Prof. Dr. Murat Türkeş ve Arş. Gör. Nami Yurtseven tarafından yapılan “Observed and projected geographical and temporal changes in the KoppenGeiger climate types in Türkiye”

Türkiye’nin iklim hedefi için İklim Ağı’nın  Önerileri

Türkiye’yi 1,5 derece ile uyumlu ve 2053’te net sıfır hedefine yaklaştıracak bir iklim hedefi için İklim Ağı’nın talepleri şöyle:    

  • Fosil yakıtlardan çıkış: Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele için emisyonlarını bugünden başlayarak azaltması gerekiyor. Elektrik üretiminde kömür tüketiminin sıfırlanmasına ve gaz ile petrol için yeni yatırımların sonlandırılmasına yönelik bir tarih açıklanmalı. Nükleer enerji, nükleer enerjiden hidrojen üretimi, karbon yakalama ve depolama gibi yanıltıcı çözümlerden uzak durulmalı. 2030 yılına kadar fosil yakıt teşvikleri kaldırılmalı. İletim ve dağıtım şebekesinin kapasitesi geliştirilmeli. 
  • Adil geçiş: Fosil yakıt sektörlerinde işgücü dönüşümü ve enerji yoksulluğuna ilişkin tedbirleri de içerecek biçimde kırılgan grupların “geride kalmaması”nı sağlayacak bir “Adil Geçiş Mekanizması” 2030 yılına kadar kurulmalı. 
  • Doğa koruma: 2030’a kadar korunan alanların ülke yüz ölçümüne payı Türkiye’nin de taraf olduğu küresel biyoçeşitlilik çerçevesi hedefleri ile uyumlu olarak yüzde 30’a çıkarılmalı ve bozulmuş ekosistemlerin (orman, sulak alan, tarım alanı vs.) en az yüzde 30’u onarılmalı.  
  • Gıda güvencesi: Agroekoloji ve onarıcı tarım uygulamalarının (organik tarım da dahil olmak üzere) mevcut ülke tarım toprakları içerisinde payı en az yüzde 10’a çıkarılmalı. Tarımda doğru ürün planlaması ve tasarruflu sulama sistemlerine geçişin desteklenmesiyle su tüketimi yüzde 50 azaltılmalı. 
  • Orman yangınlarıyla mücadele: Geleneksel yangın önleme yöntemleri yeni iklim projeksiyonları ışığında uygulanmalı, orman yangınları ile mücadele teşkilatının eğitim ve donanım ihtiyaçları yeni yangın rejimine göre güçlendirilmeli.
  • Sağlık: Ekosistem odaklı çözümlerle, kişi başına düşen yeşil alan miktarı yaklaşık iki katına çıkmalı. Sıcak hava dalgalarına maruz kalarak sağlık sorunları yaşayan nüfusa dair planlama yapılmalı. Tüm hava kirleticiler ölçülerek izlenmeli, çevre mevzuatında fosil yakıtlı elektrik üretim santralleri ve sanayi tesislerine tanınan kirletme istisnaları kaldırılmalı.

Türkiye, emisyonları azaltmak yerine artırmayı taahhüt etmişti

Türkiye 2022 yılında sunduğu iklim hedefinde, 2030’a kadar artıştan yüzde 41 azaltım hedeflemişti. Bu şu anlama geliyor; Türkiye’nin referans aldığı mevcut büyüme senaryosunda sera gazı emisyonları artmaya devam ediyor, iklim hedefi ile bu büyüme senaryosu üzerinden bir azaltım öngörülüyor. Bu artıştan azaltım hedefi aslında emisyonların 2030’a kadar %30’dan fazla artması anlamına geliyor.

Etkili bir iklim hedefi Türkiye için neden önemli?

Etkili bir iklim hedefi olmadan güçlü bir iklim politikası inşa edilemez. Çünkü iklim hedefi, hem küresel yükümlülüklerin hem de net sıfır dönüşümünün yönünü belirleyen en üst düzey siyasi taahhüttür. Bu hedef olmadan politika araçları dağınık, geçici ve etkisiz kalır.

Türkiye gibi iklim krizinden yüksek derecede etkilenen ülkeler için iddialı hedef, sadece küresel yükümlülük değil, ulusal güvenlik ve dayanıklılık stratejisidir. Kuraklık, yangın, sel gibi felaketlere karşı dayanıklılık ancak küresel çapta güçlü azaltım politikaları ile birlikte etkili olur. Küresel emisyon azaltımında etkili olmak ve yüksek emisyonlu ülkelere baskı yapabilmek için Türkiye’nin iddialı bir ulusal katkı beyanı sunması şart.

Küresel sıcaklık artışını durduramazsak ne olur?

Eğer küresel sıcaklık artışını durdurabilirsek kurak ve sıcak iklim kuşağını %63,8’lik bir alanda sınırlayabiliriz. Emisyonları ve küresel sıcaklık artışını durdurmadığımız durumda kurak ve sıcak iklim kuşağı 2040 itibariyle ülkenin %71,7’sinde, 2070 itibariyle ülkenin %82,4’ünde görülecek. Soğuk iklim kuşakları ise, 2040 itibariyle %23,3’e, 2070 itibariyle %14,8’lik bir alana kadar daralacak.

Yani küresel sera gazı emisyonlarının durmadığı senaryoda yüzyıl sonunda Türkiye’nin yüzölçümünün %80’inden fazlası sıcak ve kurak iklim kuşaklarına girecek. Hatta, 2070 itibariyle Türkiye’de karasal iç bölgelerde ve Güneydoğu Anadolu’da çöl iklimini görmeye başlayacağız.

Paylaş: